Son yirmi yılın en popüler kelimesi
(kavramı) küreselleşme. Hem siyasi hem ekonomik hem de işsel konularda sıkça
duyduğumuz bir kavram.
Kimilerine göre, küreselleşme,
üreticilerin sadece kendi ülkelerinde satıyor olmasının yetmemesinden dolayı
başka ülkelerde de satmaya başlamasıyla başlayan bir süreç, kimilerine göre de
kendi ülkesinde üretim maliyetleri yüksek olduğu için üreticilerin üretimi
başka ülkelere kaydırma işi. Bazılarına göre de bir işin/ürünün parçalarının
birden fazla ülkede üretilmesi…
Bazılarına göre küreselleşme;
uluslararası turizmin büyümesi, uluslararası beyin göçünün artması, toplumun
uluslararasılaşmasıdır.
Bazılarına göre “internet”dir
küreselleşme.
Bazılarına göre kültürlerin
kaynaşması, bazılarına göre kültürel farklılıkların kaybolmasıdır küreselleşme.
Bazılarına göre insanlığın
kurtuluşu, bazılarına göre insanlığın yok oluşudur küreselleşme…
Şu bir gerçek ki dünyanın farklı
köşelerinden insanlar gittikçe birbirleriyle daha fazla etkileşimde. Bu
etkileşim yeni kültürler ve değerler doğuruyor. Küreselleşme milletleri,
insanları, kültürleri, değerleri birbirine geçiriyor ve başkalaştırıyor. Ortaya
dünden farklı bir dünya çıkarıyor.
Küreselleşme süreci dünyayı nasıl
bir geleceğe hazırlıyor? Başka bir deyişle nasıl bir gelecek torunlarımızı
bekliyor?
Küreselleşmenin getirirleri neler
olacak? İşte benim öngörülerim;
·
Gümrükler kalkacak ve mallar serbestçe
dolaşacak. Türkiye’deki bir gıda firması hiçbir resmi işlem yapmadan sadece
irsaliyesini ve faturasını keserek Kanada’daki veya Joponya’daki bir
perakendeciye mal verebilecek.
·
Bireyler başka ülkelerdeki
perakendecilerden gümrüksüz/vergisiz ürün alabilecek. E-ticaret büyüyecek.
Lojistik ve kargo hizmetleri gelişecek.
·
Para daha hızlı ve serbestçe hareket
edecek. Bir ülkedeki birey veya kurum başka bir ülkedeki bankadan kolayca kredi
çekebilecek. Ortak para birimine geçilecek.
·
Birleşmiş milletlerin etkisi daha da
artacak. Ülkelerin anayasaları, idari yapıları ve mali politikaları birbirine
benzeyecek. Hükümetler ortak kararlar almaya başladıklarında dünya ekonomisinin
daha sağlıklı işlediğini, ekonomik krizlerin azaldığını anlayacaklar. Refah dengesizliğinin,
gelir adaletsizliğinin sürekli ekonomik krizlere, bölgesel ve global
düşmanlıklara sebep olduğu, bu yüzden dünyanın her yerine refah götürülebilirse
dünyanın barış içinde yaşayabileceği anlaşılacak. Birleşmiş milletler
aracılığıyla tüm ülkelerin kalkınması için politikalar üretilecek.
·
Politikacılar hayali düşmanlar yaratmanın,
uluslararası gerginlik çıkarmanın, halkı “dış mihrak” ile aldatmanın ekonomiye
ters geldiğini anlayacak. Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin, barışın
ekonomiye iyi geldiğini anlayacak. Milliyetçilik, ırkçılık, kapalılık azalacak
ve yok olacak.
·
Irka, dine, dile yönelik ayrımcılık ve
aidiyet kültürü zayıflayacak ve en nihayetinde yok olacak.
·
Ülkeler arasındaki gerginlikler azalacak, düşmanlıklar
yok olacak. Savaşlar ve ordular yok olacak. Dünya ordusu kurulacak. Daha
doğrusu ordular lav edilecek, global polis teşkilatı kurulacak. Güvenlik
teşkilatları entegre hale getirilecek.
·
Ülke sınırları kalkacak. İnsanlar istediği
ülkeye, istediği şehre yerleşecek.
·
Milletlerin birbiriyle daha iyi
anlaşabilmesi için İngilizce ikinci dil olarak benimsenecek. İngilizceyi,
dolayısıyla Latin alfabesini herkes okuyup anlayabilecek, konuşabilecek.
·
Şehir sınırları daha önem kazanacak.
Irksal aidiyet yerini şehirsel aidiyete bırakacak.
·
Ülkelerin adları unutulacak, coğrafya
adları kullanılmaya başlanacak.
·
Yeryüzünde yaşayan herkesin nüfus kâğıdı
aynı olacak. Tek bir merkez nüfus cüzdanı üretecek. Nüfus cüzdanının
numarasından nerede, ne zaman doğduğunu anlayacağız. Ama ırkını, dinini
anlayamayacağız.
·
İngilizce ana dil olacak diğer diller
yavaş yavaş ortadan kalkacak. Tabii, İngilizce bugünkü İngilizce olmayacak.
Evrim geçirecek. Ortaya çok daha zengin ve rafine bir İngilizce çıkacak.
Muhtemelen yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dil haline gelecek.
Bir ırkı da belirttiği için adı belki de İngilizce olmayacak. (“Dünyaca”ya ne
dersiniz.)
·
Modern dinler ortaya çıkacak. Kimileri
yeni kuramlara sahipken, kimileri eski kuramların bir karması olacak. Kadim
dinler devam edecek ama taraftarları ve radikalleri azalacak.
·
Turizm müthiş bir sektör olacak. Bir insan
ömrü borunca tüm önemli şehirleri ve turistik yerleri gezmiş olacak.
·
İnternet üzerinden iletişim, ticaret, iş, habercilik,
eğitim ve yönetim daha da artacak ve çeşitlenecek.
·
Ulusal markaların sayısı azalacak. Her
sektörün global markaları oluşacak ve sektörlerinin dominantları olacaklar.
Global markalarla sadece butik/yerel markalar rekabet edebilecek.
·
Çalışma günleri ve saatleri azalacak. Haftalık
çalışma süresi 4 güne inecek, hafta sonu 3 gün olacak. Haftalık çalışma süresi
24 saate inecek.
Benim öngörülerim bunlar. Peki ya
sizlerin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder