Popüler Yayınlar

Global kriz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Global kriz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2009 Perşembe

Global Krizin Etkileri


İşler küreselleşiyor, firmalar uluslararasılaşıyor, markalar globalleşiyor, iletişim teknolojileri sayesinde dünya küçülüyor, kültürler arası geçişler hızlanıyor derken bir kriz patladı ve tüm dünyada ekonomiler durma noktasında geldi. Hemen hemen tüm ekonomiler resesyon yaşıyor. Krizden ne zaman çıkılacağı merak konusu…

Benim merak ettiğim ise; bu global kriz iş dünyası ile iş dünyasını düzenleyen kurulları (ve kodamanları) nasıl etkileyecek? Benzer krizlerin yaşanmaması için ne tip önlemler ve aksiyonlar alınacak?

Bu kriz gösterdi ki; dünya ve ülke ekonomisi için uygun görülen politikalarda eksiklikler ve hatalar var. Makro ve global düzeyde ne tip ekonomik hatalar yapıldığı ve bu hataların nasıl krize yol açtığı medyadaki ekonomistlerce tartışılıyor. Ekonomi diplomasına sahip bir pazarlamacı olarak benim bu kriz sonrasındaki döneme dair tahminlerim ve temennilerim ise biraz farklı.

Bence bu kriz devletlerin sadece kendi çıkarlarını düşünerek düzlüğe çıkamayacağını gösterecek. Çünkü dünyada sömürülecek kaynak ve topluluklar azaldı. Görüldü ki; gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler üzerinden refah elde etmesinin de bir sınırı var. Başka topraklara ait kaynakları ve insanları sömürerek bir yere kadar ilerlenebiliyor.

Bu kriz gösterdi ki; bir ülke kendi refahını artırmak istiyorsa, tüm dünyanın refahını da artırmayı düşünmek zorunda. Çünkü ülke ekonomileri birbirine tarihte hiç olmadığı kadar daha bağımlı artık. Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan bu karşılıklı bağımlılık kaçınılmaz olarak krizleri de bir virüs gibi bulaşıcı hale getiriyor.

Bu bağımlılık gittikçe daha da artacak. Günümüzde 30 yıl öncekinden daha fazla gelişmiş ve gelişmekte olan ülke var. 30 yıl sonrasında gelişmemiş ülke sayısı bugünkünden daha az olacak.

2007’de finansal piyasalarda başlayan ve virüs gibi yayılarak 2008’in ikinci yarısında reel piyasalara bulaşan, üretimi ve ticareti durma noktasına getiren bu büyük krizin bir daha yaşanmaması için neler yapılabilir?

Ekonomi arz talep dengesi üzerine oturmuştur. Arzda ve talepte istikrarlı artış ekonomileri canlı tutar. Arz ve/veya talepte istikrarlı veya istikrarsız düşüş ise krizleri meydana getirir. Üretimin düşmesine, firmaların kapanmasına, ekonomilerin küçülmesine neden olur.

Arzı ve talebi istikrarlı olarak artırmak için dünyadaki modern tüketici sayısı istikrarlı olarak artmalıdır. Bunun için ya ülkenizle beraber dünya nüfusunun artmasını sağlayacaksınız ya da modern olmayan tüketicileri modern tüketiciye çevireceksiniz.

Modern ve modern olmayan tüketici tanımlamasını neye göre yapıyorum? Öncelikle bu her iki segmenti de birbirinden üstün tutmadığımı belirtmeliyim. Hatta modern olmayan tüketicilerin hayatlarına zaman zaman özendiğimi de bilmenizi isterim.

Modern tüketici düzenli geliri olan ve bu geliriyle markalı ürünler satın alan tüketicidir. Modern tüketici çalışır, para kazanır ve bu parayı dayanıklı ve/veya hızlı tüketim mallarına harcayarak sisteme tekrar sokar. Ekonomik çarkı zenginleştiren modern tüketicinin harcama performansıdır. Modern tüketicinin bitmek bilmeyen talepleri karşısında arz edenler artar. Arz edenler arttıkça ve zenginleştikçe yeni yeni arz edilecek mallar ve hizmetler pazara girer. Bu döngü sayesinde istihdam ve girişimcilerin sayısı artar. Yani modern tüketici sayısı artar.

Modern tüketicinin döndürdüğü çark sayesinde devletler doğru düzgün vergi toplayabilir, böylece hem bürokrasisini besleyebilir hem de modern tüketicisine hizmet götürebilir. Bazı devletler bürokrasisini ve onun yakınlarını beslemeyi daha fazla önemser, bazı devletler ise veli nimetine (modern tüketicisine) hizmet götürmeyi. Elbette birincisinde çarklar 7 yılda bir bozulur (bkz. Türkiye), diğerinde ise çarklar ancak bir dünya krizi çıktığında bozulur.

Modern olmayan tüketicinin ise tüketim isteği daha azdır ve bu sebeple verimli çalışma gibi bir problemi de yoktur. Genelde kendi ürettiklerini tüketirler. Marka tüketmezler. Market gibi, AVM gibi modern alışveriş noktalarından ambalajlı ürün değil, ilçe ve semt pazarlarından açık ürün satın alırlar. Tahmin edeceğiniz gibi kırsalda ve varoşlarda yaşarlar. Bu onların tercihi değildir.

Bir ülkenin modern tüketicisi ne kadar fazlaysa paranın dolaşım hızı, dolayısıyla ülkenin üretim kapasitesi ve vergi üretimi o kadar fazladır. Modern olmayan tüketicisi ne kadar fazlaysa ürün, hizmet ve vergi üretimi o kadar azdır.

Modern tüketici tüm ülkeler için en değerli kaynaktır. Ne petrol, ne altın onun yerini tutabilir. Hemen her ülke bu gerçeği bildiği için vatandaşlarını kentlere yönlendirir, modern tüketici olmaya zorlar. İlçelerde dahi semt pazarları yerine marketler ve AVM’ler oluşturmaya çalışır. Tarımla uğraşanların bile modern tüketici olmasını sağlar.

Geri kalmış ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki fark modern tüketici oranlarıyla hemen anlaşılır.

Yalnız bu kriz gelişmiş ülkelere çok önemli bir ders verdi. Bundan 60-70 yıl önce kendi ülke sınırları içindeki modern tüketiciler yetmeyince imdatlarına başka ülkelerin modern tüketicileri yetişmişti. Şimdi onlara da satmanın sınırına geldiler.

(Zaten Avrupa Birliği de birbirinin modern tüketicilerinden faydalanma projesidir)

Global kriz şunu gösterdi ki mevcut modern tüketici sayısı uluslararası şirketlere yetmiyor. Markaların hayatta kalması için daha fazla modern tüketiciye ihtiyaç var. Şirketler düzenli olarak satışlarını artırabilirse ayakta kalırlar. Bu da modern tüketicinin artmasına bağlıdır.

6 milyar nüfusa sahip dünyada modern tüketici olarak adlandırabileceğimiz insan sayısı 2 milyar düzeyindedir. Yapılması gereken geri kalan 4 milyar insanı daha üretken olmaya sevk etmek ve modern tüketici haline getirmektir.

Gelişmiş ülkeler, krizlerden çıkış yolu olarak petrol kaynaklarına sahip olmayı değil, modern tüketicilerin sayısını artırmayı hedef almalıdırlar.

Bu global kriz sonrasında uluslar arası şirketlerin dünya ticaretini daha da serbest kılan önlemler alınması için politikacıları sıkıştıracağını tahmin ediyorum. İstihbarat örgütlerinin, silah tüccarlarının ve şeytani politikacıların aksine modern tüketiciye ihtiyaç duyan bu firmalar gelişmemiş ülkelerin bir an önce gelişmesi için projeler üretilmesini talep edeceklerdir.

Yakın gelecekte neler olabilir?
Tüm dünyada kırsaldan kentlere göç hızlandırılacaktır. Modern dünyaya kirli gelen işler gelişmemiş ülkelere aktarılacak ve bu ülkelerin insanları, bu işlerde çalıştırılarak modern tüketici olmaları sağlanacaktır. AB’de olduğu gibi malların ülkeler arasında serbestçe, beyansız ve gümrük kontrolsüz dolaşımı talep edilecektir.

Bu talep yaratma süreci sırasında daha da küreselleşen dünyada ülkeler arası iş bölümü kendiliğinden ortaya çıkacak ve yazının başında bahsettiğim birbirine bağımlılık daha da artacaktır.

Ancak böyle bir süreçten sonra ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizlikler kalkacaktır. Bugünün ağır ve kirli işlerini yüklenen Çin ve Hindistan gibi ülkeler ileride katma değeri yüksek ürünlerden de kazanç elde ediyor olacaktır.

Sonuç olarak global krizin küreselleşmeye hız vereceğini düşünüyorum. Büyük ülkeler güçsüz ülkeleri sömürmek ve karıştırmak yerine güçlendirerek daha kazançlı çıkacaklarını fark edeceklerdir.

Daha uzak gelecekte neler olacak?
50 yıl içerisinde dünya parasının ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Sonrasında da dünya vatandaşlığı ortaya çıkacak, her insanın dünyada serbestçe dolaşım ve mülk edinme hakkı olacaktır. Tüm bunların olabilmesi için çok güçlü sistemler ve kurallar inşa edilecektir. Dünya ekonomisinin daha büyük ekonomik krizlerle (ki bunları global felaketler olarak da adlandırabiliriz) karşılaşmaması için bu adımların atılması gerekiyor.