Popüler Yayınlar

1 Ocak 2007 Pazartesi

Küreselleşme. Nasıl bir dünyaya doğru?



Son yirmi yılın en popüler kelimesi (kavramı) küreselleşme. Hem siyasi hem ekonomik hem de işsel konularda sıkça duyduğumuz bir kavram.

Kimilerine göre, küreselleşme, üreticilerin sadece kendi ülkelerinde satıyor olmasının yetmemesinden dolayı başka ülkelerde de satmaya başlamasıyla başlayan bir süreç, kimilerine göre de kendi ülkesinde üretim maliyetleri yüksek olduğu için üreticilerin üretimi başka ülkelere kaydırma işi. Bazılarına göre de bir işin/ürünün parçalarının birden fazla ülkede üretilmesi…

Bazılarına göre küreselleşme; uluslararası turizmin büyümesi, uluslararası beyin göçünün artması, toplumun uluslararasılaşmasıdır.

Bazılarına göre “internet”dir küreselleşme.

Bazılarına göre kültürlerin kaynaşması, bazılarına göre kültürel farklılıkların kaybolmasıdır küreselleşme.

Bazılarına göre insanlığın kurtuluşu, bazılarına göre insanlığın yok oluşudur küreselleşme…

Şu bir gerçek ki dünyanın farklı köşelerinden insanlar gittikçe birbirleriyle daha fazla etkileşimde. Bu etkileşim yeni kültürler ve değerler doğuruyor. Küreselleşme milletleri, insanları, kültürleri, değerleri birbirine geçiriyor ve başkalaştırıyor. Ortaya dünden farklı bir dünya çıkarıyor.

Küreselleşme süreci dünyayı nasıl bir geleceğe hazırlıyor? Başka bir deyişle nasıl bir gelecek torunlarımızı bekliyor?



Küreselleşmenin getirirleri neler olacak? İşte benim öngörülerim;

·        Gümrükler kalkacak ve mallar serbestçe dolaşacak. Türkiye’deki bir gıda firması hiçbir resmi işlem yapmadan sadece irsaliyesini ve faturasını keserek Kanada’daki veya Joponya’daki bir perakendeciye mal verebilecek.

·        Bireyler başka ülkelerdeki perakendecilerden gümrüksüz/vergisiz ürün alabilecek. E-ticaret büyüyecek. Lojistik ve kargo hizmetleri gelişecek.

·        Para daha hızlı ve serbestçe hareket edecek. Bir ülkedeki birey veya kurum başka bir ülkedeki bankadan kolayca kredi çekebilecek. Ortak para birimine geçilecek.

·        Birleşmiş milletlerin etkisi daha da artacak. Ülkelerin anayasaları, idari yapıları ve mali politikaları birbirine benzeyecek. Hükümetler ortak kararlar almaya başladıklarında dünya ekonomisinin daha sağlıklı işlediğini, ekonomik krizlerin azaldığını anlayacaklar. Refah dengesizliğinin, gelir adaletsizliğinin sürekli ekonomik krizlere, bölgesel ve global düşmanlıklara sebep olduğu, bu yüzden dünyanın her yerine refah götürülebilirse dünyanın barış içinde yaşayabileceği anlaşılacak. Birleşmiş milletler aracılığıyla tüm ülkelerin kalkınması için politikalar üretilecek.

·        Politikacılar hayali düşmanlar yaratmanın, uluslararası gerginlik çıkarmanın, halkı “dış mihrak” ile aldatmanın ekonomiye ters geldiğini anlayacak. Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin, barışın ekonomiye iyi geldiğini anlayacak. Milliyetçilik, ırkçılık, kapalılık azalacak ve yok olacak.  

·        Irka, dine, dile yönelik ayrımcılık ve aidiyet kültürü zayıflayacak ve en nihayetinde yok olacak.

·        Ülkeler arasındaki gerginlikler azalacak, düşmanlıklar yok olacak. Savaşlar ve ordular yok olacak. Dünya ordusu kurulacak. Daha doğrusu ordular lav edilecek, global polis teşkilatı kurulacak. Güvenlik teşkilatları entegre hale getirilecek.

·        Ülke sınırları kalkacak. İnsanlar istediği ülkeye, istediği şehre yerleşecek.

·        Milletlerin birbiriyle daha iyi anlaşabilmesi için İngilizce ikinci dil olarak benimsenecek. İngilizceyi, dolayısıyla Latin alfabesini herkes okuyup anlayabilecek, konuşabilecek.

·        Şehir sınırları daha önem kazanacak. Irksal aidiyet yerini şehirsel aidiyete bırakacak.

·        Ülkelerin adları unutulacak, coğrafya adları kullanılmaya başlanacak.

·        Yeryüzünde yaşayan herkesin nüfus kâğıdı aynı olacak. Tek bir merkez nüfus cüzdanı üretecek. Nüfus cüzdanının numarasından nerede, ne zaman doğduğunu anlayacağız. Ama ırkını, dinini anlayamayacağız.

·        İngilizce ana dil olacak diğer diller yavaş yavaş ortadan kalkacak. Tabii, İngilizce bugünkü İngilizce olmayacak. Evrim geçirecek. Ortaya çok daha zengin ve rafine bir İngilizce çıkacak. Muhtemelen yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dil haline gelecek. Bir ırkı da belirttiği için adı belki de İngilizce olmayacak. (“Dünyaca”ya ne dersiniz.)

·        Modern dinler ortaya çıkacak. Kimileri yeni kuramlara sahipken, kimileri eski kuramların bir karması olacak. Kadim dinler devam edecek ama taraftarları ve radikalleri azalacak.

·        Turizm müthiş bir sektör olacak. Bir insan ömrü borunca tüm önemli şehirleri ve turistik yerleri gezmiş olacak.

·        İnternet üzerinden iletişim, ticaret, iş, habercilik, eğitim ve yönetim daha da artacak ve çeşitlenecek.

·        Ulusal markaların sayısı azalacak. Her sektörün global markaları oluşacak ve sektörlerinin dominantları olacaklar. Global markalarla sadece butik/yerel markalar rekabet edebilecek.

·        Çalışma günleri ve saatleri azalacak. Haftalık çalışma süresi 4 güne inecek, hafta sonu 3 gün olacak. Haftalık çalışma süresi 24 saate inecek.


Benim öngörülerim bunlar. Peki ya sizlerin?