Bildiğiniz gibi satış, pazarlama, marka ve perakendecilik
alanında danışmanlık hizmeti veriyorum. Müşterilerime içinden çıkamadıkları
sorunları çözebilme iddiasıyla yaklaşıyorum. Her vatandaş gibi ülke sorunlarına
kafa yoruyor, kendimce çözümler üretiyorum. Bazılarını da yazıya döktüğümü
bilirsiniz.
Türkiye'nin en büyük sorunu nedir deseniz, başbakanından
ilkokul öğrencisine kadar herkes Kürt Sorunu’dur diyecektir. Zaten araştırmalar
da, medya haberleri de bu sonucu veriyor.
Kürt sorununa dair de epeydir bir çözümüm var ve bunu sizlerle de
paylaşmak istiyorum.
Kürt sorununu çözmek için benim çok basit bir tezim var: Kürtlere kendi elimizle devlet kurmalıyız.
(Durun heyecanlanmayın hemen. Ülkemden toprak vermeyi
önerecek değilim.)
Ben Egeli bir Türk’üm. İstanbul’da büyüdüm ve yaşıyorum.
41 yaşındayım. Hayatım boyunca birçok Kürt kökenli arkadaşım oldu. Kürtleri
severim. Bizler gibi mert, misafirperver ve samimidirler. Kültürleri ve
insanlıkları harikadır. Bu özelliklerinden dolayı biz Türkler ve Kürtler
birbirimize çok benzeriz. (Zaten kaderin cilvesine bakın ki Türk ve Kürt
kelimeleri de aynı harflerden oluşuyor.)
Birbirimizi düşman görmemiz imkansız, ancak kardeş görebiliriz. Bu yüzden
Kürtlerin mutluluğunu istemeliyiz.
Ne kadar iç içe olsak da kabul etmeliyiz ki Kürtler ayrı
bir ırk ve kendilerine ait toprak ve devlet istemeleri de gayet doğal. Şimdiye
kadar Kürtlerin hiç devletinin olmaması bunu isteyemeyecekleri anlamına gelmez.
Bu yüzden dağa çıkıp savaşan Kürtleri anlıyorum. Onları dağa çıkaran, isyana
teşvik eden özgürlük güdüsü, içgüdüseldir (tanrı tarafından verilmiştir de
diyebiliriz).
Kürtlere taleplerini bir bir vererek onların yatışacağını
düşünmek ahmaklıktır. Kendi dillerinde eğitim alma ve savunma yapma hakkı asla
yeterli olmayacaktır. Kürtlere özerklik de verseniz bağımsız bir devlet
kurasıya kadar Kürt sorunu devam edecektir. (Kosova örneğini hatırlayın). Kürt
sorununun çözümü ileri demokrasidedir diyenler çok büyük yanılgı içerisindedir.
(Elbette ileri demokrasi olmalı ülkemizde, Kürt vatandaşlarımıza da talep
ettikleri hakları vermeliyiz.)
Biz Türklerin de vatanını böldürmek istememesi gayet
insani bir istek. Bunun için dağa çıkmış Kürt isyancıları terörist olarak
adlandırmamız ve onlarla savaşmamız gayet doğal. Şahsen Türkiye’nin bir avuç
toprağının verilmesini istemem.
Türkü ve Kürdü karşı karşıya getiren nedenler çok doğal
ve her iki taraf da haklı. Onlar bir ülkesi olsun isteyecek, biz de vatanımızı
böldürmemek isteyeceğiz. Bu yüzden bu savaş yüzyıllar boyu sürebilir. Bu savaşı
haklı olan değil, güçlü olan kazanacaktır. Elbette güçlü olanın biz Türkler
olmasını isterim.
Ama bu savaşın durması için bir fırsat var önümüzde.
Irak’ın kuzeyinde devlet kurma imkanı bulunan Kürtler, ideal sınırlara
ulaşmadan Kürdistan’ı ilan etmek istemiyorlar. Bildiğiniz gibi ideal
Kürdistan’a Suriye’nin kuzeyi, İran’ın kuzeybatısı ve Türkiye’nin güneydoğusu
giriyor.
Arap baharı sayesinde Suriye’nin kuzeyi Kürtlerin eline geçti.
Üstelik Barzani değil, PKK yanlısı Kürtler bunlar. Siyasiler ve medya bu duruma ateş püskürüyor.
Bir handikap olarak bakıyorlar son gelişmelere. Ama bence bu durum tam da bizim
işimize yarayabilir. Başta beceriksiz dış işleri bakanımız Davutoğlu olmak
üzere hiç kimse son durumda bir “stratejik derinlik” olduğunu görmüyor.
Bence Kürtler ile bir an önce pazarlığa oturmalıyız.
(Hangi Kürtler olduğunu yazının sonunda söyleyeceğim.) Kürtler bölgenin güçlü
ülkeleri İran ve Türkiye’den toprak koparamayacaklarını bilmelerini ama “İdeal
Kürdistan” sınırlarından vaz geçmeleri durumunda Irak ve Suriye’nin kuzeyini
kapsayan alanda, bizim himayemizde Kürdistan kurulmasını destekleyeceğimizi
belirtmeliyiz.
Aşağıdaki alanlarda anlaşılırsa, kardeşimiz olan Kürtler
ile yüzyıllar boyunca barış ve mutluluk içinde yaşayabiliriz.
·
Kurulacak Kürdistan mutlaka demokratik bir
cumhuriyet olmayı kabul etmelidir. Batılı anlamda laik, sosyal ve hukuk devleti
olmalıdır. Çok partili bir sistem ile yönetilmelidir.
·
Kürdistan Türkçe’yi ikinci dil, Türkiye’de
Kürtçeyi ikinci dil kabul etmelidir. Her iki halkın anlaşmasının daha kolay
olabilmesi için Kürdistan latin alfabelerini kabul etmelidir.
·
Kürdistan’ın ordusunu, polisini ve devlet
kurumlarını biz eğitmeliyiz.
·
Kürdistan ile aramızda birbirini diğer ülkelere
karşı koruma-kollama antlaşması yapılmalıdır. Kürdistan’a saldıracak ülke bize
saldırmış sayılmalıdır.
·
Kürdistan ve Türkiye sınırında her iki taraf da
ordu bulundurmamayı taahhüt etmelidirler.
·
Kürdistan ve Türkiye arasında AB tipi bir
birlikteliğin olacağını ve her iki ülkenin vatandaşlarının birbirlerinin
ülkesini çok rahat kullanabileceğini garanti etmeliyiz.
·
Kürdistan’ın dünya ile entegre olabilmesi ve
ticaretini geliştirebilmesi için Akdeniz’e açılmaları gerekecektir. Kürdistan’a
Hatay’ı kullanma konusunda çok büyük ayrıcalıklar tanımayı vaad etmeliyiz.
·
İki ülke arasındaki sınırın kolay kontrol
edilebilmesi için sınırın yeniden düzenlenebileceği, hatta dağlara karşılık
ovalarımızı verebileceğimizi söylemeliyiz.
·
Kürdistan asla Türkiye’den toprak talep
etmeyeceğini garanti etmelidir. Kürdistan’dan sonra da Türkiye’de ayrılıkçılığı
savunan Kürtler varsa, Türkiye’nin bunları Kürdistan’a sürmesini ve
Kürdistan’ın da bu sürgünleri kabul etmesini her iki taraf da kabul etmelidir.
Kürtlerin eline bin yılda geçmeyecek bir fırsat
geçmiştir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için “Büyük
Kürdistan” hayallerinden vaz geçip Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kurulacak Küçük
Kürdistan ile idare etmeleri gerektiğini anlayacaklardır. Söz konusu topraklar verimlidir ve zengin bir
ülke kurmak için de idealdir. Üstelik Türkiye gibi büyük bir devletin
dostluğuyla kurulacak olması Kürtlerin de aklına yatacaktır.
Kendi elimizle Kürdistan kurma hamlesi mutlaka
yapılmalıdır. Medyamızın ağır topları ve siyasilerimiz bu önerim üzerinde
“derinlikli” düşünmelidirler. Çünkü şu andaki konjonktür bin yılda bir oluşur.
Ayrıca yıllardır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimize biz değil de, İsrail ve ABD
kendi eliyle devlet kurarsa, bizim için her açıdan üzücü olur.
Türkiye’deki Kürtleri sınırlarımız içinde bağımsız devlet
kurma sevdasından kendiliğinden vazgeçirecek tek çözüm budur. Kürtlere yanı
başımızda bir Kürt devleti kurmadığımız sürece Kürt sorunu da, bölünme ihtimali
de devam edecektir.
Eğer önerim bu topraklara barış getirecek “stratejik
derinliğe” sahipse, Suriye'nin kuzeyinin
PKK’ya yakın Kürtlerin elinde olması, Barzani’ye yakın Kürtlerin elinde
olmasından daha iyi olduğu aşikardır.
Kendi elimizle Kürt devleti kurabilmek için kendi
elimizde olan Apo ve BDP ile görüşme yaparak işe başlayabiliriz.
Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım. Kürdistan konusundaki
önyargıları ve ezberlenmiş stratejileri bir kenara atalım. Bu iki halk
yüzyıllardır iç içe yaşamayı başardı, komşu olarak barış içinde yaşamayı da
başarır. Bahsettiğim sınırlarda Kürdistan kurulduktan sonra da bizde yaşayan
Kürtler hem huzura kavuşacaktır hem de ayrılıkçı ve özerklik taleplerinden
vazgeçeceklerdir.
Yukarıda okuduğunuz çözüm önerimi ilk 2011 yılının Haziran
ayında kaleme aldım. Bkz: http://ufukturu.blogspot.com/2011/05/turkiyenin-100-yl-vizyonu-2.html
Bu fikrimi daha önceleri de köşe yazarlarından siyasetçilere, epey geniş bir
fikir liderine ilettim. Siz de benim çözüm önerime inanıyorsanız lütfen her
yerde dile getirin. Böylece hem Türk-Kürt kardeşliğini ilelebet muhafaza edebiliriz,
hem de batılı ülkelerin piyonu olan beceriksiz siyasetçilerimize belki yol
gösterebiliriz.