İşler küreselleşiyor, firmalar uluslararasılaşıyor, markalar
globalleşiyor, iletişim teknolojileri sayesinde dünya küçülüyor, kültürler
arası geçişler hızlanıyor derken bir kriz patladı
ve tüm dünyada ekonomiler durma noktasında geldi. Hemen hemen tüm ekonomiler
resesyon yaşıyor. Krizden ne zaman çıkılacağı merak konusu…
Benim merak
ettiğim ise; bu global kriz iş dünyası ile iş dünyasını düzenleyen kurulları (ve
kodamanları) nasıl etkileyecek? Benzer krizlerin yaşanmaması için ne tip
önlemler ve aksiyonlar alınacak?
Bu kriz
gösterdi ki; dünya ve ülke ekonomisi için uygun görülen politikalarda
eksiklikler ve hatalar var. Makro ve global düzeyde ne tip ekonomik hatalar
yapıldığı ve bu hataların nasıl krize yol açtığı medyadaki ekonomistlerce
tartışılıyor. Ekonomi diplomasına sahip bir pazarlamacı olarak benim bu kriz
sonrasındaki döneme dair tahminlerim ve temennilerim ise biraz farklı.
Bence bu kriz devletlerin
sadece kendi çıkarlarını düşünerek düzlüğe çıkamayacağını gösterecek. Çünkü
dünyada sömürülecek kaynak ve topluluklar azaldı. Görüldü ki; gelişmiş
ülkelerin gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler üzerinden refah elde etmesinin
de bir sınırı var. Başka topraklara ait kaynakları ve insanları sömürerek bir
yere kadar ilerlenebiliyor.
Bu kriz
gösterdi ki; bir ülke kendi refahını artırmak istiyorsa, tüm dünyanın refahını da
artırmayı düşünmek zorunda. Çünkü ülke ekonomileri birbirine tarihte hiç
olmadığı kadar daha bağımlı artık. Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan bu
karşılıklı bağımlılık kaçınılmaz olarak krizleri de bir virüs gibi bulaşıcı
hale getiriyor.
Bu bağımlılık
gittikçe daha da artacak. Günümüzde 30 yıl öncekinden daha fazla gelişmiş ve
gelişmekte olan ülke var. 30 yıl sonrasında gelişmemiş ülke sayısı bugünkünden
daha az olacak.
2007’de
finansal piyasalarda başlayan ve virüs gibi yayılarak 2008’in ikinci yarısında
reel piyasalara bulaşan, üretimi ve ticareti durma noktasına getiren bu büyük
krizin bir daha yaşanmaması için neler yapılabilir?
Ekonomi arz
talep dengesi üzerine oturmuştur. Arzda ve talepte istikrarlı artış ekonomileri
canlı tutar. Arz ve/veya talepte istikrarlı veya istikrarsız düşüş ise krizleri
meydana getirir. Üretimin düşmesine, firmaların kapanmasına, ekonomilerin
küçülmesine neden olur.
Arzı ve talebi
istikrarlı olarak artırmak için dünyadaki modern tüketici sayısı istikrarlı
olarak artmalıdır. Bunun için ya ülkenizle beraber dünya nüfusunun artmasını sağlayacaksınız
ya da modern olmayan tüketicileri modern tüketiciye çevireceksiniz.
Modern ve modern
olmayan tüketici tanımlamasını neye göre yapıyorum? Öncelikle bu her iki
segmenti de birbirinden üstün tutmadığımı belirtmeliyim. Hatta modern olmayan
tüketicilerin hayatlarına zaman zaman özendiğimi de bilmenizi isterim.
Modern
tüketici düzenli geliri olan ve bu geliriyle markalı ürünler satın alan
tüketicidir. Modern tüketici çalışır, para kazanır ve bu parayı dayanıklı
ve/veya hızlı tüketim mallarına harcayarak sisteme tekrar sokar. Ekonomik çarkı
zenginleştiren modern tüketicinin harcama performansıdır. Modern tüketicinin
bitmek bilmeyen talepleri karşısında arz edenler artar. Arz edenler arttıkça ve
zenginleştikçe yeni yeni arz edilecek mallar ve hizmetler pazara girer. Bu
döngü sayesinde istihdam ve girişimcilerin sayısı artar. Yani modern tüketici
sayısı artar.
Modern
tüketicinin döndürdüğü çark sayesinde devletler doğru düzgün vergi
toplayabilir, böylece hem bürokrasisini besleyebilir hem de modern tüketicisine
hizmet götürebilir. Bazı devletler bürokrasisini ve onun yakınlarını beslemeyi
daha fazla önemser, bazı devletler ise veli nimetine (modern tüketicisine)
hizmet götürmeyi. Elbette birincisinde çarklar 7 yılda bir bozulur (bkz.
Türkiye), diğerinde ise çarklar ancak bir dünya krizi çıktığında bozulur.
Modern olmayan
tüketicinin ise tüketim isteği daha azdır ve bu sebeple verimli çalışma gibi
bir problemi de yoktur. Genelde kendi ürettiklerini tüketirler. Marka
tüketmezler. Market gibi, AVM gibi modern alışveriş noktalarından ambalajlı
ürün değil, ilçe ve semt pazarlarından açık ürün satın alırlar. Tahmin
edeceğiniz gibi kırsalda ve varoşlarda yaşarlar. Bu onların tercihi değildir.
Bir ülkenin
modern tüketicisi ne kadar fazlaysa paranın dolaşım hızı, dolayısıyla ülkenin
üretim kapasitesi ve vergi üretimi o kadar fazladır. Modern olmayan tüketicisi
ne kadar fazlaysa ürün, hizmet ve vergi üretimi o kadar azdır.
Modern
tüketici tüm ülkeler için en değerli kaynaktır. Ne petrol, ne altın onun yerini
tutabilir. Hemen her ülke bu gerçeği bildiği için vatandaşlarını kentlere
yönlendirir, modern tüketici olmaya zorlar. İlçelerde dahi semt pazarları
yerine marketler ve AVM’ler oluşturmaya çalışır. Tarımla uğraşanların bile
modern tüketici olmasını sağlar.
Geri kalmış
ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki fark modern tüketici oranlarıyla hemen
anlaşılır.
Yalnız bu kriz
gelişmiş ülkelere çok önemli bir ders verdi. Bundan 60-70 yıl önce kendi ülke
sınırları içindeki modern tüketiciler yetmeyince imdatlarına başka ülkelerin
modern tüketicileri yetişmişti. Şimdi onlara da satmanın sınırına geldiler.
(Zaten Avrupa
Birliği de birbirinin modern tüketicilerinden faydalanma projesidir)
Global kriz
şunu gösterdi ki mevcut modern tüketici sayısı uluslararası şirketlere
yetmiyor. Markaların hayatta kalması için daha fazla modern tüketiciye ihtiyaç
var. Şirketler düzenli olarak satışlarını artırabilirse ayakta kalırlar. Bu da
modern tüketicinin artmasına bağlıdır.
6 milyar
nüfusa sahip dünyada modern tüketici olarak adlandırabileceğimiz insan sayısı 2
milyar düzeyindedir. Yapılması gereken geri kalan 4 milyar insanı daha üretken
olmaya sevk etmek ve modern tüketici haline getirmektir.
Gelişmiş ülkeler,
krizlerden çıkış yolu olarak petrol kaynaklarına sahip olmayı değil, modern
tüketicilerin sayısını artırmayı hedef almalıdırlar.
Bu global kriz
sonrasında uluslar arası şirketlerin dünya ticaretini daha da serbest kılan
önlemler alınması için politikacıları sıkıştıracağını tahmin ediyorum. İstihbarat
örgütlerinin, silah tüccarlarının ve şeytani politikacıların aksine modern
tüketiciye ihtiyaç duyan bu firmalar gelişmemiş ülkelerin bir an önce gelişmesi
için projeler üretilmesini talep edeceklerdir.
Yakın
gelecekte neler olabilir?
Tüm dünyada
kırsaldan kentlere göç hızlandırılacaktır. Modern dünyaya kirli gelen işler gelişmemiş
ülkelere aktarılacak ve bu ülkelerin insanları, bu işlerde çalıştırılarak
modern tüketici olmaları sağlanacaktır. AB’de olduğu gibi malların ülkeler
arasında serbestçe, beyansız ve gümrük kontrolsüz dolaşımı talep edilecektir.
Bu talep
yaratma süreci sırasında daha da küreselleşen dünyada ülkeler arası iş bölümü
kendiliğinden ortaya çıkacak ve yazının başında bahsettiğim birbirine
bağımlılık daha da artacaktır.
Ancak böyle
bir süreçten sonra ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizlikler kalkacaktır.
Bugünün ağır ve kirli işlerini yüklenen Çin ve Hindistan gibi ülkeler ileride
katma değeri yüksek ürünlerden de kazanç elde ediyor olacaktır.
Sonuç olarak
global krizin küreselleşmeye hız vereceğini düşünüyorum. Büyük ülkeler güçsüz
ülkeleri sömürmek ve karıştırmak yerine güçlendirerek daha kazançlı
çıkacaklarını fark edeceklerdir.
Daha uzak
gelecekte neler olacak?
50 yıl içerisinde dünya parasının ortaya çıkacağını
tahmin ediyorum. Sonrasında da dünya vatandaşlığı ortaya çıkacak, her insanın
dünyada serbestçe dolaşım ve mülk edinme hakkı olacaktır. Tüm bunların
olabilmesi için çok güçlü sistemler ve kurallar inşa edilecektir. Dünya ekonomisinin
daha büyük ekonomik krizlerle (ki bunları global felaketler olarak da
adlandırabiliriz) karşılaşmaması için bu adımların atılması gerekiyor.