Günlük hayatın en popüler gündemi futbol. Yaklaşık 150 yıl önce mahalleler arası amatör bir spor müsabakası olan futbol artık dev bir endüstri olmuş durumda. Medya ve insanlar futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor. Her yaştan insanlar takım tutmayı ve futbol seyretmeyi seviyor. Futbol turnuvaları bayram havasında geçiyor, maçlar milyarlarca insanı ekrana kilitliyor. Taraftarlar takımlarının peşinden şehir şehir geziyor, tribünlerde kendinden geçiyor. Bazı fanatikler ailesinden, ülkesinden, dininden daha çok tuttuğu takımını seviyor. Futbolcular genç yaşta toplumun itibar ve şöhret sahibi kişilileri oluyor. Siyasiler, bürokratlar, gazeteciler, iş adamları, hatta markalar futbolun ışıltısından kendilerine pay çıkarmaya çalışıyorlar ve bunu başarıyorlar.
Futbol basit bir spor ve eğlence olmaktan çoktan çıktı. Futbol yığınların çıkar amacı oldu. Takımlar taraftarların aidiyet duygusunu ve özdeşleşmeyi zirvede yaşadığı kutsalları olmaya başladı. Öyle ki bu kutsalları için herkesle savaşmayı göze alabiliyorlar. İş dünyası ve siyaset futbolun göbeğinde olmayı daha kazançlı buluyor. Anlayacağınız artık “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” (Simon Kuper’in kulakları çınlasın).
Taraftarlar arasındaki şiddet ve ağız dalaşı aldı başını gidiyor. Medyadaki gazeteciler bile tarafsız kalmak yerine, körü körüne tuttukları takım lehine veya rekabet ettikleri takım aleyhine haksız yorum yapmaktan geri kalmıyorlar. Takımların yönetim kurullarındaki yöneticilerin ağzından rakip takımlar hakkında nefret ve kin dolu sözler çıkıyor. Herkes sadece kendi takımının haklarını savunuyor, kendi takımına yapılan haksızlıklara karşı çıkıyor. Rakip takımlara yapılan haksızlıklar hiç kimsenin umurunda değil.
Anlayacağınız futbol artık kirli bir oyun maalesef.
Milyar dolarların döndüğü bir sektör olan futbolun kirlenmesi, adil ve centilmen rekabet ilkelerinden uzaklaşması futbolun marka değerini öldürüyor, yeşil sahaları bataklığa dönüştürüyor.
Nasıl oldu da futbol bu kadar kirlendi ve düşmanlık bahçesi oldu? Bana sorarsanız futbolu kirleten ve futbol severleri ve futbol insanlarını centilmenlikten uzaklaştıran konular belli.
- Şike
- Doping
- Menajerlik sistemi
- Futbol tahmin oyunları
- Taraftarları keskinleştiren ve birbirine düşman eden söylemler
- Futbolcuların para kazanma şekli
- Kulüplerin para harcama şekli
Futbolun marka değerini korumak ve artırmak için futbolun bataklaşan alanlarını kurutmak gerekiyor. Eğer bu bataklıklar kurutulmazsa futbola gönül veren geniş yığınlar futboldan uzaklaşacak ve futbol az izlenen küçük bir spor dalına dönüşecektir. Futboldaki yozlaşma futbolun sonunu hazırlıyor.
Profesyonel futbol, ülkelerdeki özerk futbol federasyonları tarafından, Avrupa’da UEFA tarafından, dünyada ise FİFA tarafından yönetiliyor. O zaman futboldaki yozlaşmayı durdurmak ve futbolun marka değerini artırmak için önlem alması gerekenler onlar.
İyi bir futbolsever ve naçizane bir marka danışmanı olarak futbolun marka değerini artıracak önerilerimi sizlerle paylamak istiyorum.
Menajerlik sistemi ortadan kalkmalıdır.
Futbolcu transferleri menajerler aracılığıyla olmamalıdır. Futbolu pahalılaştıran, kulüpleri fakirleştiren, futbolcuların psikolojisini bozan, spor medyasını çıkarlarına alet edebilen, mafyozik ilişkilere yatkın, şike/teşvik gibi uygulamaların aracıları olan, adil oyun ilkesine tecavüz edebilen bazı menajerlerden futbol dünyasının kurtulabilmesi için menajerlik sistemi tamamen ve acilen kurtulmalıdır.
Futbolcuların menajeri FİFA olmalıdır. Transfer görüşmeleri futbolcu ve FİFA ile yapılmalıdır. FİFA, UEFA ve yetkili ülke federasyonlarının liglerinde top koşturan futbolcuların transferinden menajerler değil, bu kurumlar komisyon almalı ve kazandıkları komisyonu yine futbol için harcamalıdırlar. FİFA’dan lisans alan tüm futbolcular FİFA’nın internet sitesinde yer almalıdır. Kimin hangi takımda oynadığı ve bir futbol sezonu için takımından ne kadar ücret aldığı bu listelerde belirtilmelidir.
Futbol sezonu biter bitmez futbolcular serbest kalmalıdır ve FİFA’nın internet sitesinde futbolcuların transfer tahtası açılmalıdır. Son oynadığı takım dahil, ona talip olan diğer takımlar bu tahtaya tekliflerini yazmalıdırlar. Teklif bir futbol sezonunu kapsamalıdır. Transfer tahtası sadece 2 hafta açık kalmalıdır. Bir futbolcuya teklif veren takımlar tekliflerini istedikleri kadar artırabilmeli veya azaltabilmelidir.
Futbolcuya gelen teklifler herkesçe görülebilmelidir. Futbolcu gelen tekliflerden hangisine karar vereceğini, transfer tahtası kapandıktan sonra, 2 hafta içerisinde, beğendiği kulüplerle görüşerek karar verecektir. Bu 2 haftada takımlar veya futbolcular anlaştıktan sonra, transferler aynı internet sitesinden kamuoyuna deklare edilmelidir. Kulüp bulamayan futbolcular ve yeterli transferi yapamayan kulüpler için transfer tahtası 1 haftalığına tekrar açılmalıdır. Tahta kapandıktan sonraki 1 haftada kulüpler ve futbolcular transferlerini tamamlamalıdır. Tamamlayamayan futbolcular açıkta kalacaktır. Transfer olanlar internet sitesinden yayınlanmalıdır.
Böylece takımlar ve futbolcular transfer yapmak için 2 defa fırsat yakalayacaklardır.
Futbolcu sadece transfer tahtasına teklif geçen kulüplerle görüşmelidir ve mutlaka içlerinden birine karar kılmalıdır (Kendisine transfer tahtasında teklif yapmayan takımla görüşememelidir). Aksi taktirde ara transfer dönemine kadar hiçbir takımda oynamamalıdır. Tabii futbolcu kendisine teklif veren takımlardan istediğini seçmeye de özgür olmalıdır. Bir futbolcu kendisine verilen daha yüksek teklifleri neden geri çevirdiğini yetkili mercilere bildirmelidir. (Son oynadığı kulüp veya görüşme yaptığı kulüplerin futbolcuya direkt veya endirekt baskı yapıp yapmadığı FİFA müfettişleri tarafından denetlenmelidir. Baskı yaptığı anlaşılan bir kulübün 3 yıl boyunca transfer yapması yasaklanmalıdır.)
Kulüp bir futbolcuya yaptığı teklifi sadece FİFA’nın internet sitesindeki transfer tahtasında artırabilir veya azaltabilir. Futbolcu kendisine teklif yapan takımları inceledikten sonra, transfer tahtasındaki herhangi bir teklifi onaylarsa, seçtiği kulübün banka hesabından FİFA hesabına futbolcuya bir sezon için teklif edilen bedel otomatik olarak transfer olmalıdır.
FİFA transfer parasının dörtte üçü 4 taksitle futbolcuya ikişer ay arayla ödemelidir. Kalan kısmı ise maç başına bölerek ödemelidir. Yani futbolcu oynadığı her resmi maçtan sonra da transfer parasının bir kısmını almalıdır.
(Bir takımın yılda kaç resmi maç oynayacağı önceden bilinemeyeceği için 50 resmi maç üzerinden hesaplama yapılması futbolcuyu başarıya odaklayacaktır. Böylece futbolcu olabildiğince çok resmi maça çıkarak transfer parasının tamamını almaya çalışacaktır.)
Formsuzluk, sakatlık, kırmızı kart veya disiplin cezası gibi durumlardan dolayı resmi maçlarda oynayamayan futbolcu maç sonrasında ödeme alamayacaktır. Futbolcuya ödenmeyen bu paralar kulübe iade edilmelidir. (Futbolcuların sakatlıklara karşı sağlık sigortası kulüp tarafından yaptırılmalıdır)
Futbolcunun transfer parasından başka geliri olmamalıdır. Yani takımlar bir futbol sezonu içinde futbolcularına prim adı altında dahi ödeme yapamamalıdırlar. (Prim olacaksa bile bu FİFA üzerinden yapılmalı, bir başarıya endeksli olmalı ve kamuoyuna önceden deklare edilmelidir)
FİFA, futbolcuların gelirlerini yakından takip etmeli, futbolcular da gelirlerini FİFA’ya beyan etmelidir. Beyan edilmemiş gelir elde eden futbolcunun lisansı askıya alınmalıdır.
Eğer futbolcuyu son oynadığı takımı değil de başka bir takım transfer ettiyse, transfer eden takım futbolcuya teklif ettiği ve ödediği sezonluk ücretin yarısı kadar miktarı futbolcunun son oynadığı takıma öder. Bir o kadar parayı da FİFA’ya öder.
Yani bir futbolcunun takım değiştirmesinden eski takımı ve FİFA’da nemalanmalıdır. Böylece transfer zorlaşacak, takımlar futbolcularını kolayca kaybetmeyecek ve futbolcular oynadıkları takımlara karşı daha sadık olacaklardır.
FİFA’ya kalan paranın önemli bir kısmı ilgili federasyona, futbolun organize edilmesi, futbolun gelişmesi, futbolcuların sigortalanması ve futbolun yararına kullanılması için verilmelidir.
Önerdiğim sistemin işleyişine dair bir örnek: Sezon sonunda serbest kalan A takımının başarılı X futbolcusunu A takımı elinde tutmak istiyorsa ve B ile C takımları da transfer etmek istiyorsa, her 3 takım da FİFA’nın internetteki transfer tahtasına kendi şifreleriyle girecek ve futbolcuya teklif vereceklerdir. Diyelim ki A takımı 1,1 milyon TL, B takımı 1,2 milyon TL, C takımı da 1,3 milyon TL önerdi. Futbolcu A takımını, yani son sezon top koşturduğu takımı seçerse A takımı futbolcuya verilmek üzere FİFA’ya 1,1 milyon TL’yi peşinen yatırmalıdır. Futbolcu B takımını seçerse, B takımı; futbolcuya verilmek üzere 1,2 milyon TL’yi ve A takımına verilmek üzere 600 bin TL’yi, TFF’ye verilmek üzere de 600 bin TL’yi FİFA’nın hesabına havale etmelidir.
Özetle; Profesyonelliğe terfi eden her futbolcu aldığı lisans ile FİFA’nı futbolcusu olmalıdır. FİFA aracılığıyla transfer olmalıdır. Parasını FİFA’dan almalıdır. Bir futbolcu transfer edilecekse, transfer eden takım parayı FİFA’ya ödemelidir. Takımlar futbolcularına direkt para verememelidir, takım FİFA’ya, FİFA futbolcuya ödeme yapmalıdır.
FİFA’nın lisansını iptal ettiği veya askıya aldığı futbolcu FİFA’ya angaje liglerde oynayamamalıdır.
Dünyadaki pek çok kulüp, menajerlerin ve futbolcuların aç gözlülüğü ile hırslı kulüp yöneticilerinin hesapsız para harcama politikaları yüzünden batma noktasına gelmiştir. Milyonlarca dolar kazanan futbolcular en ufak hatalarında medyanın ve taraftarların tepkisini daha şiddetli çekmektedirler. Futbolculara ödenen paralar azalırsa futbolun marka değeri artacak ve futbolcunun üzerindeki baskı azalacaktır. Menajerlik sistemini kaldırıp transfer aracılığını FİFA’ya devredersek futbolcuların sınırsız para kazanma ve kulüp yöneticilerinin sınırsız para harcama arzularına gem vurabiliriz.
Teşvik başkalaştırılmalı ve TFF tarafından organize edilmelidir.
Taraftarların ve kulüp yöneticilerinin bir maçta bir tarafın maçı kazanmasını istemesi ve kazanmasını istedikleri takımın futbolcularını ödüllendirmeyi düşünmeleri spor ahlakına aykırı değildir. Kazanmayı ve kazananı ödüllendirmenin yöntemi değiştirilirse, şeffaflaşırsa ve adil rekabeti destekler hale getirilirse “teşvik” futbolun güzel bir unsuru olabilir. Bence futbola gönül veren herkesin mantıklı ve adil bulacağı bir teşvik sistemi geliştirilebilir.
Benim önerim; TFF kendi web sitesinde teşvik tahtası açmasıdır. Bu tahtada haftanın maçları olmalıdır. Maçları oynayacak takımların hesabına buradan para yatırılabilmelidir. Kişiler ve kulüpler maçı kazanmasını istedikleri takımın hanesine kredi kartıyla veya havale ile para gönderebilmelidirler. Kazanan takım kendisine yatırılan parayı ve rakibine (kaybedene) yatırılan paranın dörtte birini almalıdır. Kaybeden takımın üzerine yatırılan paraların dörtte üçü parayı yatıranların hesabına iade edilmelidir.
Kulüpler bu teşvik sisteminden kazandıkları paranın üçte birini sahaya çıkan oyuncularına, üçte birini tüm takım oyuncularına, üçte birini de kulüp kasasına koymak zorunda olmalıdırlar. (Hatta bu dağılımı TFF kendisi yapabilir)
TFF’nin sitesinde her haftanın teşvik tahtası önceki haftanın maçları tamamlandıktan sonra açılmalıdır. Maç düdüğü çalınasıya kadar her maçın takımlarına internetten para yatırmak mümkün olmalıdır. TFF’nin sitesinde ilgili yere girdiğimizde hangi takımın ne kadar teşvik topladığı görülebilmelidir.
Kulüpler futbolcularına maç primini direkt verememelidir. Onlar da TFF’nin teşvik tahtasına girip para yatırmalıdır. Kulüpler başka takımların maçlarında da takımlara para yatırma serbestliğine sahip olmalıdır.
Bu sistem futbola ayrı bir heyecan ve maddi destek katacaktır.
FİFA’nın takımlar üzerindeki hakimiyeti artmalıdır.
Futbol takımları derneklerin veya şirketlerin veya kişilerin olamaz. Futbol takımları aslen kamunundur. Dernekler, şirketler veya kişiler kamu adına ve kamu yararına takımları işletebilirler. Futbolseverlere yani kamuya keyifli bir futbol dünyası sunmakla yükümlü olması gereken FİFA, UEFA ve TFF gibi kurumlar, futbolun yozlaşmaması ve marka değerinin sürekli artması için, futbolu daha kapsayıcı hale gelmelidirler. Takımların denetleyicisi rolünü daha fazla genişletmelidirler.
FİFA ve UEFA buna yönelik adımlar atmaktadır. Kulüplerin belli kriterler içerisinde işletilmesi için kararlar almıştır. Burada daha kapsamlı bir çözüme ihtiyaç vardır.
Futbolcu nasıl FİFA’nın lisansıyla ve gözetimiyle hareket ediyorsa, takımlar da FİFA’nın lisansı ve gözetimiyle hareket etmelidir.
Takımlar gelirlerinin üzerinde harcama yapamamalıdır. FİFA, alt organizasyonları ve kendisine bağlı ülke futbol federasyonlarıyla bunu çok sıkı denetlemelidir. Gerekiyorsa NBA’de olduğu gibi takımlara transfer limiti koymalıdırlar.
Takımların gelirlerinin legal olması için FİFA düzenleme yapmalıdır. Karapara ve şımarık para futboldan uzaklaştırılmalıdır. Futbolda dolaşan her kurşun hesabı FİFA’ya verilmelidir.
FİFA, takımları, oyuncuları ve taraftarları kızdıran, alaya alan, tahrik eden ve futbol ortamını zehirleyen söylemler üreten kulüp yöneticilerini, sporcuları, amigoları ve spor medyacılarını futbol sahalarından uzak tutacak önlemleri alabilmelidir. Amacı sansasyonel ve haksız söylemlerle futbol dünyasından nemalanmak olanlar futbol kulüplerine ve statlara girememelidir.
FİFA, futboldaki başıboşluğu kötü emellerini hayata geçirme fırsatı olarak gören kişileri futboldan uzaklaştırabilmelidir.
FİFA’nın futbolcular ve futbol takımları üzerindeki etkinliği şike ve doping gibi hastalıkları minimuma indirecektir.
Her ne kadar önemli gelir kapısı da olsa, futbol tahmin oyunlarına da son verilmelidir. Kumarla futbol yan yana gelmemelidir. FİFA’nın alması gereken bir radikal karar da budur.
Dünyanın en keyifli spor müsabakası olan futboldaki kirlenme aslında toplumun ve kişilerin de kirlenmesine yol açmaktadır. Önerilerimi uygulamak ne kadar zor olsa da, temiz futbol için yapılması gerekenler bence bunlardır.