Olmalı.
İddia ediyorum, İstanbul’un diğer
şehirlerimize olan ezici üstünlüğü Cumhuriyetin en büyük sorunlarından biridir.
Bu sorun sırasıyla Roma İmparatorluğunu, Bizans’ı ve Osmanlıyı yıkmıştır.
Büyüklüğüyle övündüğümüz İstanbul,
Türkiye için avantaj değil, dezavantaj yaratmaktadır.
Türkiye’nin hala gelişmekte olan
ülke olmasının sebebi de İstanbul’dur. İstanbul’un ezici üstünlüğü kırılamazsa,
İstanbul ile ekonomik yarışa girecek iller yaratamazsak Türkiye asla gelişmiş
ülkeler arasına girmeyecektir.
Büyüklüğünü sağlıklı değil,
hormonlu bulduğum İstanbul hakkında önce bazı rakamlara bakalım, sonra tezime
devam edeceğim.
·
Türkiye ekonomisinin kalbi İstanbul’dur.
2006 sonu itibariyle Türkiye’nin GSYİH’sı yaklaşık 400 milyar dolar,
İstanbul’un GSYİH’sı ise yaklaşık 130 milyar dolar olacaktır. Yani toplam
ekonomik değerin 3’te 1’i İstanbul’a aittir.
o
Ortalama kişi başı gelire bakacak
olursak; İstanbul’daki bir vatandaş Güneydoğulu bir vatandaştan 4 kat, Doğu
Anadolulu bir vatandaştan 3 kat daha fazla gelir elde edebilmektedir.
o
İstanbul, 130 milyar $’lık GSYİH
neredeyse Yunanistan’ın ekonomik büyüklüğüne eşittir. (Yunanistan’ın nüfusu 10
milyon civarında)
·
Türkiye nüfusunun %17’si İstanbul’dadır.
Marmara bölgesinin nüfusunun %60’ı İstanbul’dadır.
o
İstanbul’un nüfusu 12 milyon’un üzerindedir.
o
İstanbul’dan sonra en büyük kent olan
Ankara’nın nüfusu, başkent olmasına rağmen, ancak İstanbul’un 3’te 1
oranındadır.
o
1960’ta Türkiye’nin nüfusu 28 milyon,
İstanbul’un nüfusu 1,5 milyondu. Yani Türkiye’nin %5,3’ü İstanbul’da yaşıyordu.
o
·
İstanbul’da yaşayanların %62’si dışarıda
doğmuştur. %38’i İstanbul’da doğmuştur.
o
Yani İstanbul’da 8 milyon göçmen vardır.
İstanbul’a her yıl 400 bin göçmen gelmektedir.
o
İstanbul’da doğanların sadece %50’sinin
ebeveyni İstanbul doğumludur.
·
Türkiye’de tüketilen gıdaların yaklaşık
%35’i İstanbul’da tüketilmektedir.
·
Üniversitelerimizin %30’u, ilk ve
ortaöğretim kurumlarımızın %20’si, öğrencilerimizin % 25’i İstanbul’dadır.
o
İstanbul’da 27 üniversite, 2500 ilk ve ortaöğretim
kurumu var. 250 bini üniversitede olmak üzere, 3,5 milyon öğrencisi vardır.
·
Türkiye’deki araçların % 21’i
İstanbul’dadır.
o
İstanbul’da yaklaşık 2,3 milyon motorlu
araç vardır.
o
Her gün trafiğe 500 yeni araç katılıyor.
(Yılda 200 bin yeni araç)
o
Günde 1 milyondan fazla araç hareket
halinde.
o
Günde 7 milyon kişi yolculuk yapıyor.
o
20 bin taksi, 17 bin servis minibüsü
var.
o
İstanbul boğazındaki köprülerden bir
yılda yaklaşık 150 milyon araç, yaklaşık 160 milyon YTL ödeyerek geçti.
·
Sırayla şampiyon olan 3 büyükler
İstanbul’ludur.
·
Tüm ulusal medyaların (TV ve
gazetelerin) merkezleri İstanbul’dadır.
·
Türkiye’deki havalimanlarına her gün
ortalama 2000 ucak iniyor. Bunun 800’ü İstanbul havalimanlarına inmektedir.
o
İstanbul’a her gün havayolu ile yaklaşık
150 bin yolcu geliyor.
Bu gidişle İstanbul şişmeye,
Anadolu’yu gölgelemeye ve Türkiye’yi dengesizliğe mahkum etmeye devam
edecektir.
Evet, İstanbul, coğrafi konumu ve
3 büyük imparatorluğa başkentlik yapmasından dolayı tarihi boyunca çekim
noktası olmuştur. Ama 1960’tan sonra Türkiye’deki şehirleşme (kümeleşme,
burjuvalaşma) dengesini altüst edecek şekilde büyümüştür.
Türkiye gelişimini, gelirini,
olanaklarını ve refahını tüm bölgelere eşit dağıtamamanın, başka İstanbullar
yaratamamanın (olumlu anlamda) sıkıntılarını yaşamaktadır.
Türkiye’nin kuruluşundan sonra
kırsaldan şehre göç (şehirlileşme) sürecinde ortaya çıkan (ve İstanbul lehine
gelişen) heterojenleşme problemi vardır. Türkiye gererek nüfus gerekse ekonomik
büyüklük anlamında homojen bir şehirleşme yakalayamamıştır.
En büyük yüzölçümüne sahip Doğu
Anadolu bölgesi sürekli göç vermiş ve her açıdan geri kalmıştır. Doğu Anadolu
bölgesinin nüfusu İstanbul’un %50’si, Marmara bölgesinin % %32’si, İç Anadolu
bölgesinin %50’si kadardır.
BÖLGE
|
Marmara
|
İç Anadolu
|
Ege
|
Akdeniz
|
Karadeniz
|
Doğu Anadolu
|
Güneydoğu
|
Bölge Nüfusu
|
20.000.000
|
12.500.000
|
9.500.000
|
9.750.000
|
8.250.000
|
6.500.000
|
7.500.000
|
“İstanbul’un taşı toprağı altın”
diye diye Türkiye’nin diğer şehirlerini değersizleştirdik. Her Türk
vatandaşının hayali İstanbul’da yaşamak oldu. Kendi şehrine yatırım yapmaktan
uzaklaştılar.
Şu anda İstanbul demek, neredeyse
Türkiye demektir. Baş aktör İstanbul’dan biraz Ankara, biraz İzmir rol çalabiliyor,
ama onlara yardımcı oyuncu bile diyemeyiz. Doğal olarak diğer illere de
figüranlık kalmış durumda. Yazık.
Abarttığımı düşünebilirsiniz. Ne
var bunda diyebilirsiniz, Anadolu Kaplanlarından falan bahsedebilirsiniz. Ama İstanbul’u
geliştirerek, büyüterek veya düzelterek Türkiye’yi değiştirebileceğinizi
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Diğer şehirlerle İstanbul
arasındaki fark ne zaman azalır, işte o zaman Türkiye gelişir.
Türkiye ayakta kalmak ve ciddi
anlamda dünyanın gelişmiş ülkelerinden biri olmak istiyorsa Anadolu’daki en az
13 şehri (İzmir, Antalya, Bursa, Ankara, Kayseri, Gaziantep, Şanlıurfa,
Diyarbakır, Adana, Mersin, Konya, Samsun, Trabzon) İstanbul’a eş hale
getirmelidir.
Bu eşitliği sağlamak için
İstanbul’un küpünden taşanları, hatta içindekilerin bir kısmını alıp bu
şehirlere dağıtmanın yollarını bulmalıdır.
İstanbul’daki üretim Anadolu’daki
bu şehirlere kaydırılmalıdır. (Bunu yapamazsak zaten İstanbul’daki üretim
Çin’e, Hindistan’a veya Mısır’a zaten kayacaktır.)
Teşvik yasaları, asıl, İstanbul’a
alternatif olabilecek bu iller için çıkartılmalıdır.
Bu illerin cazibe merkezi
olmaları ve markalaşmaları için 25 yıllık bir plan hayata geçirilmelidir.
Cumhuriyetin 100.yılına (2023’e) nüfusları ve ekonomik büyüklükleri aşağı
yukarı birbirine yakın 14 şehirle girmeliyiz. Bunu başardığımız zaman Türkiye,
değil Avrupa’nın, dünyanın en güçlü ve en marka ülkesi olur.