Popüler Yayınlar

15 Aralık 2011 Perşembe

2012 Ekonomi Öngörüleri


Gelişmekte olan ülkeler (özellikle de hızlı büyüyenler) gelişmiş ülkelerin ekonomilerine zarar vermektedir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerle birlikte kaynakları nasıl dengeli kullanacağını ve nasıl beraber büyüyebileceklerini çözemedikleri için 2000’li yıllardan sonra kan kaybetmeye başlamışlardır.  Meşhur «ekonomik dengelerin batıdan doğuya kayması» yakınması da buradan gelmektedir. 2008’den beri batının yaşadığı krizin temeli de budur. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini yavaşlatmak için ünlü ekonomistler, IMF ve kredi derecelendirme kuruluşları da maşa olarak kullanılabilmektedir. Türkiye’deki kriz söylemlerinin yarısında gelişmiş ülkelerin manipülasyonları olduğunu unutmamalıyız.
   
2008 yılında gelişmiş ülkelerin (batının) ekonomisi dibe vurmuştu. Ekonomisi makyajlı yönetilen ülkeler hala 2008’in etkisi altında. Mali piyasalara getirdiği önlemler ve kamu harcamalarındaki disiplinli artışla ABD’nin ekonomik rasyolarından iyi sinyaller gelmeye başladı. Dikkat ederseniz ABD için 2012 yılında kriz söylentisi, yada eksi büyüme beklentisi hemen hemen hiç yoktur. Çin ve uzak doğu ülkeleri büyümesini ve kapital biriktirmesini 2011’de devam ettirdiler.  Onlar için büyüme oranlarındaki düşüş bile kriz doğuracağı için planlı bir şekilde büyümeye ve dünyanın üreticisi olmaya devam edecekler.

AB ülkelerinin yaşadığı kriz de ekonomi politikalarının yanlışlığından kaynaklanıyor. Yunanistan’dan oldukça iyi dersler çıkardılar ve aldıkları önlemler ile düşüşü durduracaklardır. AB ülkelerinin 2012 yılındaki ortalama büyümesi %1 civarlarında olsa dahi, ithalatı düşmeyecek, tam tersine büyüyecektir. Krizden çıkmaları için üretimlerini artırmaları gerekiyor. Bu da ithalatı artıracaktır. AB’de para politikalarıyla ekonomiye kısa vadede yön verilebildiği, ama uzun vadede yön verilemediği görülmüştür. 2008 yılından beri ertelenen kamu yatırımlarının ekonomiye olumlu katkısı olmadığı görülmüş ve Keynes’yen yaklaşımla kamu yatırımlarını artırma politikasına geçilmesi düşünülmektedir.  İngiltere’nin ikna edilmesiyle AB’nin 2011’den daha iyi bir yıl geçireceğini düşünüyorum. 

Türkiye 2011 yılında önemli yol kat etti ve rasyolarında iyileşmeler sağladı. Kamu harcamalarını değil ama, tüketicilerin harcamalarını bazı para ve ithalat politikalarıyla kontrol altına alarak bütçede gerçekleşmelerinde başarıya ulaştılar. Tüketicilerin 2011 yılında ertelediği ihtiyaçlarını 2012’de alacağını öngörebiliriz. Siyasal tabloda değişiklik olmadığı sürece ekonomik tablomuzun geriye gitme ihtimali yok.

2012 yılında büyüme oranımız %5’in altına inmez. Bu da dünya büyüme liginde ilk 5’e gireceğimize işarettir. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı artar. 2011’de ihracatçılarımızı ihya etmek amacıyla hükümet kontrolünde dolar kuru artırılmıştır.  2012’de dolar dizginlenecek ve TL değerlenecektir. Dolar’ın 2012 ortalaması 1,7 ila 1,8 olur. Enflasyon %8 civarında gerçekleşir. Ekonominin motoru olan devlet harcamaları azalmaz ama kontrol, dolayısıyla etkililik artar.

2011 yılına girerken de Türkiye ekonomisi üzerine ciddi kriz söylemleri vardı. Bunların yarısı karamsarlıktan yarısı da manipülasyon niyetlerinden kaynaklandığını söylemiştim. Nitekim Türkiye büyük bir ihtimalle 2011’de %7 büyümüş olacak. Şirketler için 2012 önerim tedbiri elden bırakmadan detaylı büyüme planları yapmaları, Türkiye büyürken bundan nasiplenmeleridir.